PostHeaderIcon Türkü üzerine...

Kullanıcı Değerlendirmesi: / 7
ZayıfEn iyi 
türkü dinle 2015 yeni

Türkü: Hece ölçüsüyle yazılmış, sözleri ezgi eşliğinde söylenen Türk halk şiiridir .

Sözcük olarak Türki: Türk'e ait olan anlamında Türk Halk Edebiyatı nazım şekli ve türüdür.

Ezgisi yönüyle diğer halk şiiri türlerinden ayrılır.

Genellikle anonimdir. İsimleri bilinen saz şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olur anonimleşir. Türkü söylenmez, ya yakılır ya da çığırılır. Buraya kadar olan bilgiyi lise eğitimi almış herkes bilir.

Ezgilerine, konularına ve yapılarına göre kendi arasında sınıflanır. Usullü ezgi olan Kırık havalar: deyiş, koşma, semah, tatyan, barana, zeybek, horon, halay, bar, bengi, sallama, güvende, oyun havası, karşılama, ağırlama, peşrev, teke zortlatması, gakgili havası, dımıdan, zil havası, fingil havası... Usulsüz ezgi Uzun havalar: barak, bozlak, gurbet havası, yas havası, tecnis, boğaz havası, elagözlü, maya, hoyrat, divan, yol havası, yayla havası, mugam'dır. Ayrıca gazeller... Bunlar lise konuya ilgi duyanların bileceği bilgilerdir. Ama altlarında imza olmayan yazanı belli olmayan koygun duyguları anlatan o türkü şiirini ise gören şairleri şairliğinden utandırır. Dizeler arasına yerleşmiş o yaşanmış öyküsünü candan yürekten türküyü sevenlere yazılmamış öykü romandır.

Türküler ki, dinleyen herkesi içine alabilen kocaman bir yürektir. Ortak duygu ortak damardır. Burundan aşağıya doğru süzülen acı bir sudur.

"Yar sineme vurdun kızgın dağları.

Viran koydun mor sümbüllü bağları.

Hüseyin'im geçti gençlik çağları.

Ya beni de götür ya sen de gitme... ÇORUM"


İçtenliğinden kuşku duyulmaz tanıdıktır. Yumurta yanında yenecek yeşil soğan yavukluya gönderilecek ipekli bir mendil, bir kürek dolusu kömür, bir tabak dolusu kayısı, pazardan alınmış nohut mayalı bir ekmek, bir bakraç koyun yoğurt kırmızı bir karanfil...


"Şu yüce dağları duman kaplamış
Yine mi gurbetten kara haber var
Seher vakti burda kimler ağlamış
Çimenler üstünde gözyaşları var.
ERZİNCAN"


Ortasından kesilmiş bir Diyarbakır karpuzu gibi içinde ığıl ığıl dökülen ortak ayrılık acısı, basitleşmeden anlatılan yokluk yoksulluktur.


" Sözüm yok şu benden kırıldığına
Gidip başka dala sarıldığıma
Gönülüm inanmıyor ayrıldığına

Gözyaşım sen oldun kahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin. NEŞET ERTAŞ KIRŞEHİR"

Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak Hilesiz hurdasız, kadın erkeği çoluğu çocuğuyla birlik. Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara sevdası sevda gibi. İçine buram buram yurt kokusu sinmiştir.


" Sen ağladın canım ben ise yandım.
Dünyayı gönlümce olacak sandım.
Boş yere aldandım, boşuna kandım.
Rengi gözümde solan Dünyada.


Ah Yalan Dünyada Yalan Dünyada
Yalandan Yüzüme Gülen Dünyada.NEŞET ERTAŞ KIRŞEHİR"


Topaklı deyince kimin aklına Türkiye haritası dörde katlandığın o sivri noktada kalan Nevşehir iline bağlı bir belde gelir. Adı bu türküde geçmemiş olsa kim tanırdı? Bin beş yüze kalınan yeri haritada kim arardı? arardı?

"Çorabın enine bak. Dönder de alına bak

Ben aklına düştükçe de, Çavuşun dağına bak."

Şöyle böyle şu yiğide yanmayım mı?

Bin beş yüze Topaklıda kalmayım mı? TOPAKLI"

Gerçekçidir. Eğri, eğri, doğru, doğru. Ak aktır kara da kara. İşte bir başarısızlık ironik örneği bundan daha iyi nasıl anlatılabilirdi?


" Muratgil'in damından atlayamadım

Paralarım döküldü toplayamadım

O yâre mektup yazdım yollayamadım

Vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam

El alem al giymiş ben karalıyam .DİYARBAKIR "


Abartısı kendi içinde öyle bir sindirilir ki sıradanlar kırk gün düşünse ciltler dolusu yazsalar onun kıvamına ulaşamazlar.

"Oduncular dağdan odun indirir
Gözüm yaşı susuz değirmen döndürür
Çoğa varmaz bu dert beni öldürür.
Eyleme yosmam gel konuşalım bir zaman. RUMELİ -KÜTAHYA"
İnsanın değeri değersizliğiyle anlatılırken farkında olmadan ıkınıp sıkınmadan söz sanatı yapılır

"Ağasarın balını (da) gel salını salını
Adam cebinde daşır (da) senin gibi gelini

Oy Asiye Asiye tütün goydum kesiye
Anan seni verecek de Bir Bağ Pirasiya. GÖRELE"



Tags: Türkü  Saz  Baglama  Gitar  Davul  Zurna