PostHeaderIcon Arguvan

PostHeaderIcon ARGUVAN DİL YAPISI

ARGUVAN’DA DİL
Bir dilin konuşma ve yazı dilinde önemli ayrılıklar gösteren bölümlerine diyelek denir. Eski Türkçe, Kuzey – Doğu diyeleği ve Batı diyeleği olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kuzey – Doğu diyeleğini Kıpçakça ve Çağatayca oluşturmaktadır. Batı diyeleği ise Azer diyeleği, Anadolu diyeleği ve Gagauz diyeleği olarak üçe ayrılmıştır. Arguvan Türkçesi, Türkiye Türkçesi içinde Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagauz Türkçesiyle beraber Türkçenin Oğuz gurubunda yer almaktadır. Arguvanlının kullandığı Türkçeye en yakını Gagauz Türkçesidir. Her dil gibi ilişkiye girdiği dillerden etkilenmiştir. Osmanlı döneminde Arapça ve Farsça’dan, son yıllarda da Avrupa dillerinden kelimeler almıştır. Ancak dilin temel yapısı bozulmamıştır. Arguvan, Türkçeler içinde belkide başka dillerden en az etkilenen bölgeyi oluşturmaktadır. Arguvan yazılı edebiyatı yok denecek kadar azdır.(Bu tümceyi 2002 yılında yazmıştım. Bu kitabın yayımlandığı 2006 yılında ise çok sayıda yazılı eserimiz oldu.) Sözlü edebiyatı ise çok güçlüdür. Sözlü anlatımda diline uymayanı ne almış ne de aktarmıştır. Dilinden söylemeyen ozanların söylemelerini aktarmamış; dilinden söyleyenleri (Karac’oğlan, Ercişli Emrah, Pir Sultan…) benimsemiş, türkülerini deyişlerini dilden dile aktarmış, onları yaşatmıştır. Türkçe konuşan köyler arasında bazı ses farklılıkları varsa da Arguvan Türkçe’sinin bazı özellikleri şunlardır:
1- Söz dizimi bakımından, kurallı cümle kullanımı yaygındır. Devrik cümle kullanımı azdır
2- Büyük ünlü ve küçük ünlü uyumuna sıkı bağlılık vardır. Bu kuralın Türkçe’nin temel kuralı olması nedeniyle incelemek gerekir.
A -Dilimizdeki sekiz ünlü söyleniş özelliğine ve dilin durumuna göre ikiye ayrılır:
a) Kalın ünlüler: a ı o u
b) İnce ünlüler: e i ö ü
B – Ünlüler, alt çenenin durumuna göre ikiye ayrılır:
a) Geniş ünlüler: a e o ö
b) Dar ünlüler: ı i u ü
C – Ünlüler, dudakların durumuna göre de ikiye ayrılır:
a) Düz ünlüle: a e ı i
b) Yuvarlak ünlüler : o ö u ü
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU: Türkçe’de ilk hecenin ünlüsü kalın ise ondan sonrakiler de kalın, ilk hecedeki ünlü ince ise ondan sonrakiler de ince olur, ekler de bu kurala uyar. Türkçe’nin bu temel kuralına Arguvan’ın bazı köyleri sıkı sıkıya bağlıdır. Dilbilim kitaplarında büyük ünlü uyumuna uymayan sözcükler olarak verilen anne, elma, hani, haydi, kardeş, şişman gibi sözcükler Arguvan Türkçe’sinde bu kuralın içindedir. Ana, alma, hanı, haydı, gardaş, şişgöbek ya da şişgöğ haliyle kurala uymamaya izin verilmemiştir. KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU: a)Türkçede düz ünlüler(a e ı i )den sonra düz ünlü gelir, yuvarlak ünlüler gelmez.Armut, çamur, kabuk, çabuk, yağmur bu kurala uymayan sözcükler Arguvan’da armıt, çamır, gabıh, çabıh, pambıh(pamuk), yaamır, manıh (kedi yavrusu) şekliyle bu kurala uygun söylenmektedir. Ancak bazı köylerinde manuh(kedi yavrusu), yasduh(yastık), pambuh (pamuk) kullanıldığı da görülmektedir. b) Yuvarlak ünlüler (o ö u ü )den sonra düz geniş ünlüler (a e), ya da dar yuvarlak ünlüler ( u ü ) gelir. Büyük ünlü uyumuna uymayan ekler olarak verilen, - ken, -leyin, -kigibi ekler bir şelkilde bu kurala uydurulmuştur.- ken ekine bir de – kan eki , -kiekine -kı eki eklenmiş, - leyin de –ınan, - ,nen eklerine çevrilmiş böylece temel kuraldan vazgeçilmemiştir. Gelirken, baharkan, öndeki, arttakı, akşamınan, sabaanan( Sabahınan) Şimdiki zaman eki – yor, dildeki ünlü uymuna göre değişerek –yı, -yi, -yu, -yü olabilir. Geliyi (geliyor), Tutuyu (tutuyor), Gaçıyı (kaçıyor), bülmüyü (bilmiyor). Bazı köylerimizde –yır, -yir gibi de kullanılmaktadır. (Vermiyir, galıyır) Bazı köylerimizde de –yuz, yüz, yük eki alabilir.( Nere gediysüüz ?, neydiysüüz?, Geliyük, Gediyük... gibi)
3- Gagauz Türkçesi’nde olduğu gibi uzun ünlüler sık kullanılır. Bu kullanış bazan asıl yerinde olduğu gibi yaarın (yarın), aalem (alem), bazan da bazı ünsüzlerin düşmesiyle olur. Ğ sıklıkla kullanılmaz ve düşer ya da yumuşak bir şekilde yuvarlanır. İki ünlü yanyana gelir ya da önündeki ünlü uzar. Daadacaan (dağıtacaksın), yaalı (yağlı), Barmaa (parmağı), aşşaa ( aşağı).Ya da g sesine çevrilir. Dorgu (doğru), ergi (eğri).
4- Arapça ve Farsça’dan geçen kelimelerde büyük ünlü uyumu sağlanmıştır.cuvap ( cevap), halda (halde), havla halva (helva), edet (adet),Temir (Timur, demir anlamındadır.), goya (güya)
5- Kelime içinde bazan (l) sesi benzeşme yoluyla (n) olmaktadır. N ile biten isim gövdelerine çokluk eki –lar, - ler değil,-nar, -ner olur. Onnar ( onlar), bişirsinner ( Pişirsinler), geçennerde ( geçenlerde), altınnarın (altınların), annına(anlına), annatmış (anlatmış).
6- Kelime başındaki b ler p ye, p ler b ye dönüşebilir. Barmak (parmak), paca ( baca), bişirmek (pişirmek), bazar (pazar), boyraz ( poyraz)
7- K sesi çoğu kere, G - K arası bir sesle söylenir. Gapı, gan, gurban, gaysı, garı, goca gibi.
8- R sesi bir kelimenin başında kullanılmaz. Kelime içinde ise önüne mutlaka bir ünlü getirilir. Ölüzgar (Rüzgar), Irıza ( Rıza ), İreçel (reçel),Torpak (Toprak) , Ergi (eğri). Y ünsüzünden sonra R kullanılabilir. Tren, Grup gibi yabancı dillerden dilimize giren kelimeler de kurallara uydurularak tiren, gurup olmuştur. Bayram, Meyrem, Ayrık, Kuyruk gibi gibi kelimeler de bu şekliyle kullanılmaktadır.
9- T sesi genellikle D sesine dönüşür. Terside yapılabilir. Daş (taş), Darak (Tarak), Dellal (Tellal), Tiken ( Diken) gibi.
10-V sesi V ile U arası bir sese dönüşür. Da(v)uşan (tavşan), Ga(v)uşma (kavuşma), Sa(v)uşma (savuşma). Köktürk abecesinde V sesi yoktur.
11-Ş-s değişmesi: Bazı köylerde ş sesi yerine s kullanma vardır. “karanfil ekmisim gül ekmemisim” gibi
12-- e kadar , - a kadar eki -eçe, -aça şekline dönüşür. Bazaraça ( pazara kadar), Gışaça (kışa kadar), Geleneçe ( gelene kadar)
13 - ile edatı Anadolu ağızlarında -iyle, Gagauz Türkçesinde –innen Argu vanda –ıynan, -iynen, -ığnan, - iğnen’e dönüşmüştür. Anadolu Gagauz Arguvan Askeri ile Askeriyle Askerinnen Askeriynen Senin ile Seninle Seninnen Seniğnen Gördüğü ile gördüğüyle Gördüğünnen Gördüğüynen
14 - V sesi F olabilir gofa (kova) , fişne ( vişne) gibi.
15 - İlk hecedeki o, u’ya ye dönüşebilir. Buaz (boğaz), buynuz (boynuz).
16 - J sesi kullanılmamaktadır. Yabancı kelimelerdeki J sesini C sesi ile tamamlamaktadır. Cilet ( Jilet) Cenderme ( Jandarma) gibi. Bazı köylerimizde c ya da ç nin yerine J sesi kullanımı da vardır. Gej (geç), Gejgere (Geçgere) Gıjırtı (Gıcırtı).
17 – H sesi çoğu kere hırıltlılı bir şekilde söylenmektedir. Bu sesin geçtiği kelimelerde harfin altı çizilerek yazılmıştır. H, h gibi. H den sonraki ya da önceki ünlü kalın ise H sesi hırıltılı (halı, hortum, humar, hıla gibi), ince ise H sesi hırıltısız (hedik, Hüsne, him, hölemez gibi) söylenmektedir. (Köktürk abecesinde H sesi yoktur.)
18 – Türkçedeki ünsüz sertleşmesi olarak bilinen yani, sert ünsüzlerden ( ç, f, h, k, p, s, ş, t) biriyle biten bir sözcüğe c, d,g ile başlayan bir ek ( -cı, -da, -dan, -dır, -gan …) geldiğinde bu eklerin önseslerinin sertleşmesi kuralı Arguvan Türkçesinde yoktur. Yani, dipden dipten olmaz, çalışgan çalışkan olmaz, yetişgin yetişkin olmaz. Olduğu gibi söylenir.
19– Ünsüz yumuşaması vardır.Yani p, ç, t, k ünsüzlerinden biriyle biten bir sözcüğe, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde, bu ünsüzler yumuşayarak b, c, d, g ‘ye dönüşür.Hattaa ğ de atılır ünlü uzatılır. Çorap-ı > çorabı , Başak-ı > başşaa, kağıt- ı > kaadı gibi.
20 - Dar ünlü düşmesi, kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında son hecedeki dar ünlünün (ı, i, u, ü) düşmesine ek h, l, ğ gibi seslerde de düşme görülür. Şehir - e > Şehre > Şeere Ağız –ı > Ağzı > Aazı Gönül –üm > Gönlüm > Göönüm
21 - u-ü değişmesi: Kul anlamına gelen Arapça abd kelimesiyle kurulmuş adlarda u sesi Ü ‘ye değil, I sesine dönüşür. Abdılla, Abdırahman, Abdılgadir, Abdılvaap ( Abdılmaap) gibi. Böylece küçük ünlü uyumu kuralına da uyulmuş olur.
22- b-p değişmesi: Alıntı kelimelerde s ünsüzünden sonra gelen b sesinin ses benzeşmesine uğrayarak p’ye dönüşmesi Arguvanda yoktur. Olduğu gibi söylenir. İsbat, nisbet, müsbet, tesbih (tesbah) gibi. Aynı şekilde Hayrettin, Seyfettin gibi sözcüklerdeki d’nin t’ye dönüşümü de yoktur.
23- Farsçadan geçen –dar ekindeki d’nin t’ye dönüşmesi de Arguvanda yoktur. Emekdar, silahdar, tarafdar gibi.
24- n-m değişmesi: Arguvanda olmamış n sesi korunmuştur. Saklanbaç, dolanbaç, anbar gibi.
25- ç-ş değişmesi: Bazı köylerimizde rastlanır. İçti yerine işdi, geçti yerine geşdi, kullanılabilir.
26- Ünsüz düşmesi: Türkçede iki ünlü yanyana bulunmadığından bazı alıntı sözcüklerde ünsüz türemesi Arguvanda da mevcuttur. Fiat – fiyat, zaif – zayıf, faide – fayda, faiz – fayız …gibi.
27- Bazı köylerde i ü değişmesi olur. Geldik (geldük), Gebik (Gebük) Neydiysin (Neydiysün), Ne yapacaksın anlamında ninee, niniysün kullanılabilir. A Aa : Ağ, beyaz. Aaa : Ağa. Aa buuda : Beyaz buğday. Aaç : Ağaç. Aal : Ağıl. Aalama : Ağlamak. Aalaşma : Ağlaşmak Aalatma : Ağlatmak. Aalem : Dünya, herkes, başkaları. Aama : İki gözü kör. Aanamak : Eşeklerin toprakda derilerindeki böcekleri öldürmek için yaptıkları sağa sola dönerek yaptıkları hareket. Aar : Ağır. Aarı : Ağrı. Aarlama : Ağırlama, konuk etme. Aarlık : Ağırlık. Aarma : Anırma. Avazı çıktığı kadar bağırma , eşşeğin zırlaması. Aart : Ağartma, aklama, beyazlaştırma. Aartı : Süt ve süt ürünleri. Aaz : Ağız, doğuran hayvanın ilk sütü. Aba : Basit dokuma kumaşdan dikilmiş ceket palto görevi yapan giysi. Abıgat : Avukat. Aboo(ğ) : Şaşkınlık ifadesi. Aççı :Azıcık, biraz. Adam : İnsan, orta yaş erkek. Adamlıh : İnsanlık. Aa(ğ) : Beyaz. Aa(ğ)ppah : Bembeyaz. A(ğ)artı : Süt ve süt ürünleri. Aha : İşte, yakındaki bir şey için. Ahlaz : Dilsiz. Ahsete : Alış – veriş. Akran : Aynı yaşta. Al : Kırmızı. Alaca : Siyahlı beyazlı benekli. Alaca garga : Saksağan. Ala cığıl : Serçe cinsi bir kuş. Alaf : Hayvan yemi. Alanaça : Alana kadar. Alayçıh : Genellikle bağda, bostanda ağaçlarla yerden bir insan boyu kadar kadar yükseltilmiş, üzerinde bir yatak serilecek kadar alan bulunan çevreyi gözetlemeye ve gece yatıldığında zararlılardan korunmaya yarayan , bekçilik yapanların kullandığı geçici barınak. Aldırma : Üzerine alınma, dert etme, sabırlı ol. Aletirik : Elektirik. Algın : Dertli, saf, divane, içli. Alınma : Bir konuyu dert etme üzülme, küsme. Alışkannık : Alışkanlık. Alışmak : Uyum sağlamak, alev almak, tutuşmak. Alışmış : Bir şeyi öğrenmiş, alışkanlık edinmiş, müptela. Aligopter : Helikopter. Allaa : Allah’ı. Allassen : Allah’ı seversen. Allaasez : Allah’ı severseniz. Allı : Kırmızılı. Alma : Elma. Almaa : Almaya. Almas : Elmas. Aloğ aloğ : İyi, güzel kokulu. Altınnı : Altınlı. Anaç : Analık duyguları güçlü, damızlık bırakılmış dişi hayvan. Analıh : Üvey ana. Anca : Ancak. Anık : Kekik. Annaç : Karşı. Annacıma dikilmiş duruyu. Annamak : Anlamak. Annaşmak (h) : Anlaşmak. Annatma : Anlatma. Annayış : Anlayış. Anoğ : Anam. Ar : Utanç duygusu. Arakı : Rakı. Aralama : Ayırma. Aralaşma : Ayrılma. Arasa : Ortalık yer, işsiz güçsüz. Arbıl : Nisan . Argap : Zehirli örümcek, akrep için de kullanılır. Argı : Ağrı. Arılıh : Arı peteklerinin korunduğu bina. Arıstak (h) : Toprak damlarda, tavandaki kalın ağaç dizisi. Arıtma : Temizleme. Armıt : Armut. Aş : Yemek, pilav. Aşıh : Saz çalıp türkü söyleyen, topuğun hemen üzeri (Aşil), ayak bileği ve ayak bileği kemiklerinin adı. Aşlıh : Kış aylarında kullanılacak tahıl ürünlerinin tamamı. Aşşaa : Aşağı, Aşşalama : Aşağılama , küçük görme. Aşaalıh : Aşağılık. Aş yaa : Tere yağı. At arısı : Büyük kırmızı - siyah yabani arı. Au : Av. Aucu : Avcı. Auç : Avuç. Auçlama : Avuçlama. Aulanmah : Avlanmak. Avara : Boşta gezer, işsiz. Avhalamak : Zarar vermeyecek şekilde ezmek.Oyun şeklinde hırpalamak. Avurt : Yanak. Ayaa aar : Ayağı ağır, yavaş yürüyen, hamile. Ayaamı geyem : Ayakkabımı giyeyim. Ayakcak : Merdiven. Ayak yolu : Tuvalet. Ayam : Hava durumu. Aydınnama : Aydınlama. Aydınnıh : Aydınlık. Ayle : Aile. Aylıh : Maaş, ayda bir alınan hak ediş. Azdırma : Serbest bırakma, surat asma (azdırma yüzüğü) Azireyil : Azrail, ölüm meleği. Başa Dön B Baa : Bana, bağı. Baacı : Bağcı. Baacılıh : Bağcılık. Baalama : Bağlama. Baalanma : Bağlanma. Baalı : Bağlı, pahalı. Baar : Bağır. Baarmah : Bağırmak. Baarsıh : Bağırsak. Baartlah : Yabani bir kuş. Baaş : Bağış. Baaşış : Bahşiş. Baaşlama : Bağışlama. Bacak : İskambilde bir kağıt, oğlan , fanti de denir. Bacı : Kız kardeş. Bacılıh : Üvey kız kardeş, yakın kız arkadaş (Kardeş gibi) Bahca : Bahçe. Bahtılı : Mutlu. Bahtılı seni : Ne mutlu sana. Balcan : Batlıcan. Banklot .Kağıt para, banknot. Barabar : Beraber. Barkaç : Su, süt taşımaya yarayan, kulplu metal kab. Bastıh : Bestil. Baş : Adet ( Üç baş soğan, yüz baş koyun.), başa çıkma ( Alt etme , bir İşi bitirme.) Faiz (Başını verdik anası kaldı) Başabaş : Denk. Başaşşaa : Başı aşağı. Başı gaytı : Bir konu ile yoğun ilgili. Bayah : Biraz önce, demin. Bayır : Kır, ekilmeyen arazi, yokuş. Bedaa : Bedava Beegir : Beygir. Beenme : Beğenmek. Beez : Beniz. Beeziy : Benziyor. Beh : Kaparo. Bekmez : Pekmez. Bekmez çomaa : Pekmez çomağı.( pekmez kepekli unla karıştırılarak yapılır.) Belergöz : Papatya. Belertme : Gözünü büyükmüş gibi göstererek bakma. Belik : Saç örgüsü. Bellilik : İşaret. Berci : Süt sağmadan gelen. Bereketli ola : Ürününüz bol olsun. Yemek yerken söylenirse afiyet olsun, anlamında kullanılır. Berk : Sağlam kuvvetli. Beri : Yakın. Berkitme : Sağlamlaştırma, zorlama, incitme. Beyle : Böyle. Bıcahlıh : Kiler, yiyeceklerin saklandığı köşe oda,mutfak.. Bıçkı : Testere. Bıhoğ : Kilit, bağ, hayvanın ayağına bağlanan ipin ucundaki kazık. Mıhoğ da denir. Bıldır : Geçen sene. Bıldik : Küçük domates. Bılik : Küçük ekmek, genellikle çocular için yapılır. Bibi : Babanın kız kardeşi. Bire : Pire. Bişi : Tavada yağda kızartılan, yuvarlak, yassı, ortası delik, hamur kızartması.Bişti de denir. Bittibücük : Saklanbaç. Biyol : Bir yol, bir sefer . Bocu : Gövde yapısı küçük köpek. Boran : Bora, kuvvetli rüzgar, tipi. Boşanma : Serbest kalma, kurtulma, çözülme, akıp gitme, taşma. Boyraz : Poyraz. Böcük : Böcek. Böğü : Dere kenarlarında sulu yerlerde yaşayan bir böcek, dana burnu da denir. Böleme : Sıvanacak bir şeyle kaplama( toza torpaa bölenmiş), bebeğin altını sarma ( Bebee böledim) Böön : ( Böün, büün)Bu gün. Börk :Karnın her iki yanı sırta doğru olan bölge. Börtletme : Ateşte kızartma, pişirme. Buğasah : Dişi sığırın çiftleşme dönemi (Boğasamak). Bura : Bre. Yeri bura zalım felek. Burma : bükme kıvırma kıvrılarak örülmüş ot. İğdiş etme. Buymak : Üşümek, donmak. Buynuz : Boynuz. Buyur : Efendim, emret, sofraya çağırma. Buzaa : Buzağı. Bü(ğ)elek : Yabani sinek, hayvanları sokarak canını acıtır. Hayvan bu sinekten kurtulmak için oradan oraya ölümüne koşar, zaptedilmez olur. Büllük : Erkek çocuk erkeklik organı. Büü : Büyü. Başa Dön C Cabır : Zor, güçlü. Camız : Manda. Cannanma : Canlanma. Cannı : Canlı. Carcor : Şarjör. Carı : Çabuk, hızlı. Cayma : Vaz geçme. Ceet : Köşe. Celep : Hayvan alım satımı yapan. Cenderme : jandarma. Cengeri : Mavi. Cıbıl : Kel. Cıfıt : Olumsuz anlamı vardır. Ortalığı karıştırıcı. Cılbah : Çıplak. Cılbanma : Soyunma. Cılga : Patika, bir kişinin yürüyebileceği genişlikte yol. Cılh : Çürük, boş bozuk yumurta. Cıngıllı : Orta boy kazan. Cırcır : Fermuar. Cırıldama : Cırlama. Cırtma : Tekme, hayvan tekmesi, çifte. Cicik : Meme. Cifi : Uyanık, açıkgöz. Cilet : jilet. Cingan : Cingene. Cöher : Cevher. Genellikle ziyaretlerden kutsal yerlerden alınan toprak. Culuh : Hindi. Cuuh : Cıvık. Cücük : Yavru, yavru kuş. Cüre : Cura, küçük saz. Başa Dön Ç Çaa : Çağa, çocuk. Çaar : Çağır. Çaarmak : Çağırmak, türkü söylemek Ça(ğ)ıl : Taş yığını. Çalıh : Bacağı sakat, topal, zayıf. Çalma : Hırzızlık, müzik aleti kullanma, sütü mayalama. Çamır : Çamur. Çapa : Kazma. Çapıt : Bez. Çarpaz : Düğme Çaşıt : Casus.Ara bozmak amacıyla söz taşıyan . Çatal : İki uçlu. Çatal V : W Çatma : Ortasına yayık asılan üç ayaklı çadır direği şeklinde alet. Çatmak : İki ya da daha fazla şeyi birbirine dayamak. Çayan : Yengeç. Çayır : Otla, çimle kaplı alan. Çeket : Ceket. Çeki : Odunda ağırlık birimi. Çelikleme : Aşılama. Çemçe : Kepçe. Çente : Çanta. Çetin : Zor. Çevürgeç : Sac üzerinde ekmek çevirmeye yarayan kılıç benzeri tahta. Çevürme : Yönünü değiştirme, bahçe kenarında çit. Çevürmek : İneği tosunla çiftleştirmek. Çıhın : Küçük bohça. Çıhmah : Hayvanlarda, erkeğin çiftleşmek amacıyla dişinin üzerine çıkması. Çıra : Aydınlatıcı. Çırçır : Küçük şelale. Çırtik : Parmak şıklatma. Çırtik daşı : İki parmak arasından fırlatılan taş. Çıtçıt : Çekirge. Çıynah : Yırtıcı tırnak. Genellikle hayvanlar için kullanılır.İnsana kullanıldığında hakaret içerir. Çii(ğ) : Çiğ. Çiineme : Çiğneme Çildirim : Dere kenarlarında yetişen bir ot. Çimmek : Yıkanmak. Çimşir : Parlak yüzeyli, pürüzsüz. Şimşir. Çir : Meyve kurusu. Çiş : Sırt, arka. Çişime aldım, sırtıma aldım anlamında kullanılır. Çitil : Fidan. Çitileme : Elbiseyi birbirine sürtüştürerek yıkama. Çoban döşşee : Yabani kadife gibi tüylü geniş yapraklı bitki. Çobanlar gece hayvanı arazide yatırdıklarında, yapraklarından döşek yaparlar Çoluh : Hayvan ısırmasın yada izinsiz yemesin diye ağzına takılan Ağaçdan ya da demirden yapılan kafes. Çoo : Eşeği sürmek yürütmek için komut.Hayvanları idare etme ve yönlendirmede basit sesler kullanılır, her hayvana verilen ses ayrıdır. Çopur : Yüzü sivilce ya da çiçek hastalığı izinden dolayı çirkin. Çor : Bulaşıcı hastalık. Çorlu : Hastalıklı, bulaşıcı hastalıklı. Çortun : Toprak damdan ya da çatıdan yağmur ve kar sularının temelden uzağa akmasını sağlayan uzun oluk. Çöğdürek :İdrar. Çöğdürme : İşeme. Çö(ğ)ür : Çöğür, iri diken. Çökek : Çukur. Çömelme, çöelme : Diz çökme. Çuha : Bir kumaş çeşidi Çulpara : Bez keçe parçası. Çunma : İmrenme. Çüççü : Çiftçi. Çüe çüe : Çocuk ilk dengede dururken söylenir. Tay tay. Çüş : Eşeği durdurmak için komut. Çüt : Çift. Çütlük : Çiftlik Başa Dön D Daa : Dağ. Daalama : Dağlama, yakma. Daalma : Dağılma. Daanıh : Dağınık. Daarcıh : En küçük takıl kabı, bez torba. Daaza : Teyze. Daban : Taban. Dabaz : Kaşıntılı allerjik deri hastalığı. Dadıhma : Yemeğin bayatlayıp bozulması. Dal : Omuz, kol. Dalama : Isırma , aazını daladı. Dalap : Çiftleşme dönemi gelmiş dişi eşek. Dalbar : Yıkanmış bir şeyi asma. Dam : Ev, oda. Dambaşı : Çatısız toprak evlerde damın üstü. Dapınma : Oturduğu yerde uyuma. Darah : Tarak. Daraba : Kepenk. Darama : Tarama. Dartı : Kantar, terazi. Dartılma : Ağırlığını ölçme. Daş : Taş. Datlı : Tatlı. Daylah : Genç dişi eşek. Debelenme : Yerde yuvarlanma. Deel : Değil. Deeme : Değme. Deenisüünü : Bir sonraki gün. Deerköy : Arguvan ilçesinin kurulduğu köy. Deermi : Yuvarlak. Dehre : Tahra. Ot doğramaya, ağaç budamaya yarayan alet. Deeşme : Değişme. Denk dur : Dengeli dur, hazır ol. Dellal : Tellal. Dellek : Tellak, hakaret içerir. Deme : Söyleme, şiir. Demee : Ne demee geldin? Ne için geldin ? Ne söyleyeceksin ? Demişleyn : Dediği gibi. Depe : Tepe. Depik : İnsan tekmesi. Derinnik : Derinlik. Deşilme : Bir şeyin delinerek içindekinin dışarıya akması. Develeme : Topaç. Devlük : Bir ailenin bir yıllık ya da dönemlik giderleri. Devlük dönderme, geçimi sağlama. Dımıh : Köşe, uç, çıkıntı. Dızıhma : Diz üstü çökme. Diime : Dinme. Yaamır diidi. Dilik : Kısmen bölünmüş, ayrılmış. Dilki : Tilki. Dillice : Büyük düdük. Diniergi : İskambilde sinek. Dink : Buğdayın ıslatılıp döğülerek yarma döğme elde edilen bir değirmen çeşidi. Diş : Düş, rüya. Dişe : Dışarı. Dişi ışımak : Gülmek, mutlu olmak. Dodah : Dudak. Dolah : Kadınların kullandığı bir baş örtüsü. Dombalah aşma : Takla atma, dombalgoççik de denir. Dombelek : Darbuka. Don : Kilot, iç çamaşırı. Doomak : Donmak, doğmak. Dooru : Doğru, dorgu da denir. Dorgamah : Doğramak. Dorgamaç : Yoğurt içine ekmek doğranarak elde edilen yemek. Dorgulmak : Doğrulmak, yerden kalkmak. Dölbet : Tülbent. Dörme : Biçme, koparma. Döşürcü : Dilenen kimse. Döşürmek : Dilenmek. Dö(ğ) ü : Dev. Dulda : Gölge, bir şeyin koruması altında. Duluk : Yanak. Düe : Doğurmamış dişi sığır. Dü(ğ)en : Harman sürmeye yaraya alt yüzeyinde çakmak taşları çakılı geniş tahta. Dülü : Çelik çomak oyunu. Düüm : Düğüm. Düüme : Düğme. Düün : Düğün. Düünçü : Düürcü, düğürçü, düğün misafiri, kızı evinden almaya ya da istemeye gelecekler. Dü(ğ)ürcek : Ufak bulgur, aynı irilikte yağan dolu. Başa Dön E Ebe : Baba anne, anne anne, yaşlı kadın . Ebemguşaa : Gökkuşağı. Edet : Adet. Eelen : Dur, oyalan. Eelmek : Eğilmek. Eer : Eğer. Eermek : Eğirmek. Genellikle yün için kullanılır. Eesik : Eksik, çukur, alçak. Eferim : Aferin. Eğiş , Eeş : Küçük kürek, ateş küreği. Eke : İri, büyük, yaşça büyük. Ekelenmek : Böbürlenmek, büyüklük taslamak. Ekiz : İkiz, eş, aynısı. Ekmaaşı : Ekmek aşı.Kurutulmuş ekmeklerin kaynatılıp üzerine mercimek vs. nin katılmasıyla yapılan limon ya da limon tuzu katılarak yenen bir kış yemeği. Ekmek dökme : Toplu ikramda bulunma, genellikle ölenin arkasından yapılan toplu yemek ikramı için kullanılır. Elbiz : Akrep , örümcek.. Elekci : Bölgemizde elek halbur satarak geçinen, tamamen sanat ve ticaret ile geçimini sağlayan karşılıksız hiç bir şey almayan göçer insanlar. Yaz aylarında çadırlarda kış aylarında konakladıkları köylerde uygun evlerde kalırlar. Bölgemizin kültür elçileridir. Başka bölgelerde abdallar diye bilinirler.Bölgemiz insanının gönlünde saygın yerleri vardır. Elekcitezee : Tarlalarda tezek toplarken karşılaşılan çok sert tezeğe benzeyen cisimler. Aslı, tarihi değere sahip eski ağaç kökleridir. Bulunduğu yerlerin, bir dönem önce ( Binlerce yıl) orman alanları olduğunu gösterir. Eletmek : Götürmek. Beni de eletin gibi. El sallamak ( El etmek) Elleme : Elle dokunma. Elleşme : El ele tutuşma. Ellik : Ekin biçerken ele takılan tahta ve deriden yapılan eli koruyan ve uzunluğu nedeniyle desteyi büyüten araç. Em : İlaç. Emice : Amca. Emlik : Süt kuzusu. Emmi : Amca. Enik : Köpek yavrusu. Erefe : Arefe günü, bir önceki gün. Ergi :Eğri Erkeeşşek : Erkek eşek. Erinmek : Bir işi yapmaak için naz etmek, tembellik etmek,yapmak istememek. Esger : Asker. Eşe : Bir isim genellikle Ayşe yerine kullanılır. Eşgın : İlkbaharda kar kalkarken yüksek yerlerde yetişen kabuğu soyularak içi yenen bir bitki. Eşgi : Ekşi. Eşgili : Mayalı ekmek. Eşmek : Kazmak. Eşşaarısı : Eşek arısı. Eşşek : Eşek. Eşşek pahlası : Bakla. Evcüman : Evine, ailesine düşkün. Evsun : Avcıların av beklerken sığındıkları geçici barınak. Başa Dön F Fağıltı : Uğultu. Farımah : Doymak, usanmak, tatmin olmak. Fatik, Fatey, Fatoğ : Fatma’nın değişik söylenme şekilleri. Fayıh : Faik. Ferik : Civciv le tavuk arası dönemde henüz kuzlamamış tavuk yavrusu. Fesat : Fitne ile aynı anlamda ve beraber kullanılır. Feyrat : Ferhat. Firik : Buğdayın süt hali ile olgunlaşma hali arasındaki dönemi.Tarhananın kururken hamur hali ile kurumuş hali arası orta sertlik durumu. Fiştekleme : Kışkırtma. Fitne : Kötü düşünceli, insanları birbirine düşüren. Fitil (Fetil) : Mayasız ekmek. Foter : Fötr şapka. Başa Dön G Gabaat : Kabahat Gabal : Götürü, bir işin bitmesi üzerine anlaşma. Gada : Kötü olay. Gafıl gada : Hiç umulmadık anda, sorun çıkaran, her an kötülük beklenen. Gahınç : Kakınç, başa kakma. Gahma : Kalkma. Gak : Meyve kurusu. Gakkırdah : Kuyruk ve iç yağının eritilip süzüldükten sonraki posası.Çorbalara katıldığı gibi güzel meze de olur. Galem :Kalem. Galma : Kalma. Galeyser : Karöser. Gancıh : Dişi. Gancıeşek : Dişi eşek. Gancıit : Dişi köpek. Gamalah : Ötmeyen ,korkak, pısırık anlamında kullanılır. Keklik için kullanılır. Gamga : Kıymık, sıyrılmış ağaç kabuğu. Ganere : Kanara ( Hayvan kesim yeri) lara gidesin anlamında kullanılır. Gar : Kar. Gara : Kara , siyah. Garac : Garaj. Garez : İftira. Gardaş : Kardeş. Gardaşlıh : Kardeşlik, yakın erkek arkadaş (Kardeş gibi) Garga : Karga. Garış : Kargış dan gelmekte. Beddua anlamında öz türkçedir.Bir el uzunluğu, karış. Garooş : Karakuş.Alıcı bir kuş. Garöyk : Karahüyük, Garöğ, Garev diyenler de vardır.Arguvanın büyük köylerinden biri. Gasnah : Kasnak, Halbur, elek, davulda tahta bölüm. Gatıh : Katık, ayran. Gatlamaç : Hamurun daire şeklinde açılıp bir yarısına iç konup diğer yarı Sının üzerine katlanıp sac üstünde pişirilmesiyle elde edilen pide çeşidi. Gavah : Kavak Gayasa : Binek hayvanlarının palanının düşmemesi için kuyruğunun altından geçirilen deri kemer. Gaygana : Omlet. Kızgın yağa yumurta kırılarak elde edilen yemek Gayfe : Kahve. Gayım : Sağlam Gayırmah : Kayırmak, tarafını tutmak. Gayiş : Deri kemer. Gaylolma : Kabul etme, onaylama. ( Gaylolmuyu : Kabul etmiyor) Gazata : Gazete. Gaze : Kaza. Gazyaa : Gazyağı. Geçi : Keçi. Geerilme : Gerilme. Geerme : Genirme. Geesi : Giysi, giyecek Geesi püeri . Gelinbacı : Yenge. Gelin çiçee . Gelincik. Gelöğ : Gelincik, tarla sıçanı. Gerneşme : Çoğu kere esnemeyle birlikte yapılan vücudun tüm kaslarını Kasarak yapılan uyanma hareketleri. Geşgere : İki kol ve ortasına yük konacak büyüklükde tahta tablası olan iki kişi tarafından kum, toprak, taş vs. taşımaya yarayan gereç. Getme : Gitme. Geveleme : Ağzında dolaştırma. Gevreme : Aşırı kuruma. Gevüş : Geviş. Gevüşe getme : Toplu iş yaparken toplu türkü söyleme, koro söyleme. Gıç : Arka, bacak. Gıı (ğ) : Koyun keçi gübresi. Gıı(ğ)ratma : İple sıkıştırarak sağlamlaştırma. Gıldırcik : Gilikleme de denen bir yemek çeşidi. Küre şeklinde küçük köfte. Gı(ğ)şamah : Kıpırdamak. Gındıra : Göl kenarlarında, bataklık sulak yerlerde yetişen bir saz çeşidi genellikle tarhana serim mevsiminde (yazın sonu) biçilir dama serilir, üzerine de tarhana serilir. Gıraa : Kırağı. Gırah : Kenar anlamında kullanılır. Gırh : Kırk. Gısırah : Kısrak, dişi at. Gıtlıh : Kıtlık. Gız : Kız. Gidik : Keçi yavrusu, oğlak. Giiş : Geniş. Gilgil : Kücük yuvarlak cisim , bir bitkinin tohumu. Gilik : Yuvarlak. Gilikleme : Bir şeyi yuvarlak küre şekline getirme. Bir yemek çeşidi. Gişi : Koca, erkek eş. Goca : Eş (erkek), yaşlı. Goca Nasireddin : Nasrettin Hoca. Goç : Koç. Goçah : Yiğit, döğüşçü. İki kişi güreşirken tarafını tuttuğu güreşçiye “ benim goçaam şu” denir. Golan : Hayvana vurulan semer ya da palanı hayvana bağlayan düşmesini engelleyen kemer. Golcah : İş yaparken elbisenin kirlenmemesi için kola geçirilen ,sağlam Kumaştan yapılan , yarım kol şeklinde bez . Goley : Kolay. ( Goley gele!) Gollik : Kısa boylu. Gor : Kor, bir araya toplanmış köz, Bir dizi (Bir gor altın)(Sn. Mehmet Özbek, Koronun bu kökten geldiğini toplu, birlikte söyleme geleneğinin Türklerde çok eskiden beri var olduğunu söylemektedir.) Gorhanah : Korkak. Gorhmah : Korkmak. Gosgoç : Yabani bir bitkinin kökü. (Yer elmasına benzer daha sert ve pürtüklü, kahverengi kabukludur. Çiçeği önceleri kırmızı büyüyünce beyazlaşır.) İlkbahar aylarında toplanır. Çiğ yendiği gibi pişirilerek de yenir. Goşmah : Yanında görev vermek. Goşulmah : Beraber yapmak. Biri türkü söylerken beraber söylemek. Goya : Güya. Göbelek : Mantar. Göccek : Gözcek de denir, gözlük anlamında kullanılır. Göğ : Gök, gök yüzü, yeşil, mavi. Göğünme : Alevsiz içten içe yanma. Göğnük : Yanık. Gölek : Küçük su birikintisi. Görnee cıhma : Görünür hale gelme. Göveyn : Bir yabani böcek. Götün götün : Arka arkaya , geri yönde. Göze : Suyun kaynak yeri. Gözel : Güzel. Gözemek : Örülerek, dokunarak yapılmış giysilerin delinen yerlerini benzer bir iple örerek tamir etmek. Gözenek : Pencere . Guat : Kuvvet. Gubarma : Kabarma, böbürlenme, şişme. Gulunç : Sırt, her iki kürek kemiğinin arası. Gunduru : Bir buğday çeşidi. Gunnacı : Hamile, kedi köpek gibi hayvanlar için kullanılır. İnsanda kullanılması hakaret içerir. Gunnama : Kedi köpek gibi hayvanların doğurma eylemi için kullanılır. Gurt : Kurt. Gurtlu : Yerinde duramıyor hareketli. Gurtlama : Karıştırma.Zarar verecek şekilde ince ince uğraşma. Gurh : Yumurtaya yatmış civciv çıkartmakta olan tavuk. Gursah : Kursak. Guşgana : Orta büyüklükte tencere. Guyruğçıynı : Akrep. İnsan için hakaret anlamında kullanılır. Guzgun : Kuzgun . Guzlacı : Hamile. Guzlama : Doğurma, yumurtlama. Guzu : Kuzu. Gübür : Artık, pislik. Güççük : Küçük. Güdük : Köpek yavrusu. Güe : Güve. Gün : Güneş. Güncek : Şemsiye.
Güneyçiçee : Ayçekirdeği.
Gündöndü : Ayçekirdeği.
Gütme : Yayma, otlatma, izleme.
Güz : Sonbahar.
Ilıcah : Ilık.
Iraf alma : Tut mevsiminde toplu ürün alma.
Irazı : Razı.
Irıza : Rıza.
Isıtma : Sıtma, ateş yükselmesi.
Işılak : Aydınlıklı, güleç.
Işıma : Aydınlanma.
İbabop : İbibik kuşu.
İbicek : İbicek atma, yazı tura gibi yüzde elli kazanma oyunu.
İçcak : Sıcak.
İğlemek : İnlemek.
İlazım : Lazım.
İleen : Leğen.
İlenme : Söylenme.
İnekmemee : Kertenkele.
İradiyoğ : Radyo.
İrahat : Rahat.
İrahmat : Rahmet.
İramazan : Ramazan.
İrasgelme : Rastlama.
İrbaam : İbrahim.
İrebiye : Rabia.
İrenk : Renk.
İreyhan : Reyhan.
İrezil : Rezil.
İsmaal : İsmail.
İsot : Biber.
İşgillenme : Şüphelenme.
İşgöğ : İç güveysi.
İşlik : Gömlek.
İşmar : İşaret.
İt üzümü : Yabani küçük üzüm, ufak tefek insan için lakab olarak kullanılır.
İzar : Kadınların kullandığı bir başörtüsü.

Son Güncelleme (Cuma, 12 Nisan 2013 22:13)